Basin Sayfalari   1   |   2   |   3

Kadin meta degil

81 ilde seçilen tek kadin olan Tunceli Belediye Baskani Songül Erol Abdil, makaminda ilk kez SABAH'a konustu

"90'LI yillarda Tunceli'de ailemle sikintilar yasadik. Kardesim mayina basti, bacagi koptu. Tunceli halkini seviyorum. Birahanede kadin garsona karsi degilim ama kadinlar meta olmamali."

"MAKYAJ az yaparim. Bakimli olmayi seviyorum. Kadin oldugumu unutmadan, kararli davranmaktan yanayim. Sert ve erkekçe davranmak hosuma gitmiyor."


***

Bana 'baskan ol' önerisini halk yapti

Türkiye'de sadece bir il, belediye yönetimini bir kadina teslim etti. 28 Mart yerel seçimlerinden Tunceli Belediye Baskani olarak çikan Songül Erol Abdil, aslinda bu durumdan memnun degil Siyasette kadin figürü eksikligini Türkiye'de demokrasinin yasamamasina baglayan Abdil, Ankara'da yasarken Tunceli'ye belediye baskani adayi olmasi teklifini ise halktan aldigini söylüyor '.

Adi yillardir terörle anilan Tunceli, 28 Mart seçimlerinde ilklere imza atti. Hem tarihindeki ilk kadin belediye baskanini seçti; hem de seçtigi kadin 81 il arasinda Türkiye'nin tek kadin il belediye baskani oldu. Demokratik Güç Birligi'ni olusturan soldaki 6 partinin adayi olarak SHP listesinden Tunceli Belediye Baskani seçilen Songül Erol Abdil'in bir anda Türkiye'nin gündemine oturmasi sadece tek kadin il belediye baskani olmasindan kaynaklanmiyor tabii.

DEHAP Dogu ve Güneydogu'daki kalelerini bir bir AKP'ye kaptirirken onun yasadigi Ankara'dan memleketine dönüp bu basariyi göstermesi de konusulmaya deger. Songül Erol Abdil, liseyi bitirdikten sonra Ankara'da yasamak üzere Tunceli'den ayrilmis. Hem issizlik hem babasinin ikinci evliligini yapmasi ona bu karari aldirmis. Zira babasiyla büyük sorunlar yasamis o siralar. 90'larda Ankara Çankaya Belediyesi'nde memur olarak çalismis; sendikal çalismalarda yer almis. "Tunceli'de dogan ve yasayan birinin politikanin içinde yer almamasi az bulunur bir sey zaten" diyor.

8 TRILYON BORÇ DEVRALDI
CHP'LI eski baskanin, koltugunu Abdil'e biraktigi devir-teslim töreninin ortasinda bulduk kendimizi. Ortalik kiyamet günü gibi... Zilgitlar esliginde belediye binasina giren Abdil, -eski yönetimin ona biraktigi 8 trilyonluk borç nedeniyle olmali- hem biraz ürkekti hem de gözlerinin içi gülüyordu. Makamina oturdugu ilk gün zaman ayirdi bize...

* Türkiye'nin tek kadin belediye baskani olmak, Tunceli'ye bir ilki yasatmak insana kendini nasil hissettiriyor?
Çok hosuma gitti, çünkü ben Tunceli'yi çok seviyorum. Çagdas yapisi olan bir halk var burada. Ama Türkiye açisindan kaygi verici buluyorum bu durumu. Türkiye demokratik bir ülke oldugunu söylüyor ama tek kadin belediye baskani olmak Türkiye'de demokrasinin yasamadigini düsündürüyor.

* Siz Tunceli'de yasamadiginiz için de elestirildiniz. Ne kadar zamandir Ankara'da yasiyorsunuz?
Ben 90'li yillarda Ankara'ya gittikten sonra sik sik buraya gidip geldim aslinda. Çünkü o dönemlerde çok sikinti yasadik. Kardesim mayina basti, onu Ankara'ya götürdüm. Bacagi koptu, protez takiyor simdi.

AKP BURADA SANTAJ YAPTI
* Baskan olma hayali nereden çikti?
Öneriyi bana halk getirdi. Ankara'da IHD üyesiyken ayni zamanda Tüm-Bel Sen 2 No'lu sube baskanligi yaptim. Seçim starti verildikten sonra bir yerel pönetimler platformu olusturmustuk. Bu platform demokrat ve seffaf belediye baskanlarini desteklemek için kurulmustu. O dönemde öneri geldi.

* 'Tunceli'de bir kadin olarak bu is zor olur' demediniz mi?
Elbette düsündüm, hemen kabul etmedim. Düsündüm esim de destek oldu bana.

* Tunceli Alevi kültürünün agirligiyla, bölge illerinden daha farklidir. Okuma orani daha yüksektir, kadinlar daha söz sahibidir. Ama 32 yasinda bir kadin olarak halka nasil güven verdiniz? Nasil basardiniz?
Burada DEHAP'in oy potansiyeli çok biliyorsunuz. Ben halka sizinle birlikte yönetecegiz burayi dedim. Halka esit yaklasacagima inandilar. Yoksa mesela benim merkezde hiç akrabam yoktur.

* AKP belediyecilikte basarili oldugu için mi bu kadar oy aldi?
Ben AKP'nin iktidar olma avantajini çok iyi kullandigini düsünüyorum. Burada insanlara sunu söylediler: 'Biz burada kazanamayacagimizi biliyoruz ama bize ne kadar çok oy verirseniz biz buraya o kadar çok yatirim yapacagiz.' Santaj gibi bir sey bu. Her ile hizmet götürmek, yatirim yapmak, issizligi önlemek hükümetin yapmasi gereken bir çalismayken, AKP bu dönemde bunu kullandi. Mesela Ankara'da Melih Gökçek'in çalismalarini ben yapamam.

AKP'YI ÖRNEK ALMIYORUM
* Hangilerinde bahsediyorsunuz?
Bir kere Melih Gökçek kendi anlayisindan olmayan insanlara çok baski yapti. Halkla birlikte yönetmedi, daha çok kendi çevresindeki insanlara yardim yapti. O yüzden belediyecilik isinde AKP'yi örnek almiyorum.

* Ilk icraatlariniz ne olacak? Amaciniz önce kentsel sorunlari mi çözmek olacak, sosyal problemleri yaralari mi kapatmak
Ikisi de önemli. Bir kere çarpik bir kentlesme var. Kanalizasyon su anda Munzur'a akiyor. Çocuk parki dahi yok burada. Gençligin sanata, müzige yatkinligi var. O nedenle kültür merkezleri olusturmayi düsünüyorum. Bunlar ciddi çalismalar gerektiren projeler. Belediyenin gelirlerini, olanaklarini en iyi sekilde kullanmaya çalisacagiz.

SIRIN SEVER



Neticeli alakalar

Perihan Magden
Radikal 31/03/2004

Tamam: AKP tavan yapti.
Bundan sonrasi ancak oy kaybidir. Zira, YATIRIM YOK. Ve issizlik arttikça artiyor.
Issizligin bu denli 'tavan' yaptigi bir toplumda göreceli bir huzur içinde
yasiyor olmamizi, aile baglarimizin sikiligina mi baglamaliyiz,
Islamiyet'e mi, Dogu tevekkülüne mi- AKP'nin tavan yapmasi 'Irtica Paranoyasi' üstüne kurulu bir söylemin, yerin dibine girmesidir de ayni zamanda. Ki, bu açidan bayagi olumludur.
Zira 'Ruh Sagligi ve Hastaliklari' kitaplarinda ancak yer bulmasi gereken zirvalamalarla, siyaset gemisi yürümez.
Yürümüyor da. Ama gel de; onlarca yillik yüzsüzlük kariyerlerini, bakarkör olma ve gördügü düsleri hayra yorma pratikleri üstüne insa etmis bulunan 'Gerçeklikten Kopuk Haller Mühendisleri'ne hakikatleri kabul ettir. Deveye hendek atlat, 'Kugu Gölü'nü oynat; daha kolay.
Megersem yine basarililarmis. Yine yüzlerinin akiyla çikmislar, evlerinde televizyon karsisinda gizlenerek karsiladiklari seçimlerden.
"Yoyo Adamlar da Gördüm -Sanki HIÇtiler."
Neyse ne!
Güneydogu'yla ilgili agir bir düskirikligi yasadigimizi itiraf etmek zorundayim. Ben. Deniz.
"Iste etnik kimlik vurgulari ise yaramiyor artik. Oylari ne biçim düstü," diye zil takip oynayan irkçi köse yazarlarinin coskusunu, katlanilmaz derecede düsük buldugumu da. MHP'nin ayaklanisini 'rasyonel' bir sevinçle karsiliyorlar ama.
Ben oysa cografyamizda bir Kürt meselesi olduguna nasil inaniyorsam, bunun çözüm yollarinin demokrasimiz içinden sol kimlikli bir partinin yükselebilme ihtimallerinden de, geçtigine inanmaktayim.
Yine kara çikan yüzümü, yalnizca Tunceli halklarinin, orda belediye baskanligini kazanan Songül Erol Abdil'in, güldürdügünü söylesem
hiç de abartmis sayilmam.
Seçimlere az kala tanismis oldugum ve de can-i yürekten kazanmasini diledigim Songül hanimi kutlarim buradan. Ve hakikaten bu kiyagi (esasinda kendilerine) yaparak, içimize en azindan bir bardak su serpmis bulunan Tuncelilerle bir an önce memleketlerinde tanisip görüsmek istegimi de iletirim.
Bir de tabii Mukaddes Kubilay'in yeniden Dogubeyazit'i almasi ve Mardin Kiziltepe Belediye Baskanligi'na Cihan Sancar'in gelmis olmasi.
Diyarbakir'a ise söyleyecek sözümüz yok. Tüm Iktidar Partisi avanta lavantalarini ellerinin tersleriyle geri çevirmeyi bildiler. Aslanlar gibi oylarini Güçbirligi'ne verdiler.
"Iktidar Partisi'ne oy yoksa, yol/su/elektrik/is as yok" -tüm belediye seçimlerinin kaderidir.
Güneydogu'daki tercilerde de mührün üstünde maalesef bu yaziyordu: ÇIKARIN KADAR KONUS!
Bir de tabii oylari AKP'den de fazla olan bir çogunluk var Türkiye'de. Hiç de haksiz sayilmayacak bir çogunluk.
Umutsuzluk, çaresizlik ve yilginlik yüzünden evinden çikip oyunu bile vermeye tenezzül etmeyenler.
"Neyi degistirebilirim ki?" "Oyumu KIME verebilirim ki?" "Neye yarar ki?" diye düsünerek kendilerine mevcudun içinde bir istikamet tayin edemeyenler.
Hiç de haksiz sayilmazlar dogrusu.
Yeni lider figürleri, yeni söylemler, yeni yapilanmalar bu yüzden de gerekli.
Zira yanlis teshisler ve yapilanmalar SHP'sinden DEHAP'ina herkes için söz konusu. Herkesin silkelenmesi lazim. Ve 'aboneleri' disindakilere YER AÇMASI. Yeni ve güncel söylemlerle, yeni mecralara tasmasi.
Bu arada Büyük Gazete Hürriyet "Tunceli'de ilginç tablo Kadin garsona hayir ama baskana evet" 'ilginç' basligiyla duyurdu Demokratik Güçbirligi'nin hatiri sayilir zaferini.
Sanki Beyoglu'ndaki 'coffee shop'lardan bahsediyoruz: Yani öylesine mutaassip bir ilimiz söz konusu ki, Kaktüs muadili yerlerde kadin garson dahi çalistirmiyorlar da, is kadin baskana gelince oylarini bastiriyorlar. Buyrun bakalim!
Tunceli 'modeli' birahaneler, anladigim kadariyla bir nevi 'pavyon' islevi görüyorlar ve ordaki kadin garsonlar da bir nevi 'konsomatris.' Içinde habire hir gür çikan, adam biçaklanan; yoksullugun ve issizligin bunca yaygin oldugu bu sehrin insanlarini soyup sogana çeviren, borç harç batagina düsüren o nevi sahsina münhasir birahanelerde, kadin 'garsonlari' da yine sehrin kadinlari örgütlenerek istememisti.
Yani kendi zararina olana 'HAYIR' demeyi bilen bilinçli bir halktan, Tuncelilerden söz ediyoruz ve nasil çarpitirsaniz çarpitin, Songül Erol Abdil'in basarisini küçümseyemezsiniz ve Tuncelilerin içimizde umut dallari yeserten farkini.


Dersim'i Tanitan Kadin
22/03/2004 Radikal.com Celal BASLANGIÇ

Nimet Tanrikulu, Cumartesi Anneleri'nden cezaevi eylemlerine kadar bir dizi demokratik direniste ön saflarda yer aldi. Kaç kez gözaltina alindigini, hakkinda kaç dava açildigini kendisi bile tam olarak bilemiyor.

Kurdugu dernegin tüzügündeki 'Dersim' sözcügünü kabul etmedi idare. 3.5 yil sürdü mücadele. Nimet Tanrikulu, sonunda devletin 'inadini' kirdi, 'Dersim' adini 'tescil ettirdi

12 Eylül'ün vahsi sorgusunda; bir disi kirilmisti, sol kolunu kullanamiyordu, çenesi çikmis, saçlarinin yarisi koparilmisti. Sekiz kilo vermisti 40 günde. Gözaltindayken 'tekerlekte çevrilmis', elektrik verilmis, filistin askisina alinmisti. 18 yasinda kizdi bunlari yasadiginda.
Daha fazlasini anlatmak istemiyordu, ama her seye karsin 'yoldaslar'ini satmamisti. Belki de bunda, Düzgü Baba'larin, Seyit Riza'larin, Hidir Aslan'larin huyundan, boyun egmeyen insanlarin, isyanlarin topragindan, Munzur'un, Kutu Deresi'nin suyundan gelmesinin belirleyici bir etkisi vardi. Pülümür'ün Çobanyildizi'ndandi. Babasi daha 10 yasindayken 'gurbetçi' olmustu Pülümür'den Istanbul'a. Çünkü dogdugu topraklarda yokluk ve yoksulluk vardi, Istanbul'da ise 'meçhul bir umut'.
Daha ilkokul birinci siniftayken ailesiyle birlikte göçmüstü Istanbul'a.
O yillar, insanlarin yoksulluklarini bilinçle biledigi günlerdi. Evlerinin bir duvarinda Yilmaz Güney'in, digerinde 'Umudumuz Karaoglan' Bülent Ecevit'in fotograflari vardi. 'Çocuklara masallar' yerine evde Deniz Gezmis'ler anlatilirdi.

Ezelden devrimci
Bu nedenle kendini bildiginden beri 'devrimci'ydi. Artik Istanbul'da yasiyorlardi ama geldikleri kentin kültürünü hiç terk etmemislerdi. Lisede halkoyunu oynuyor, halkoyunu dersleri veriyordu. Siyasi poliste bu özelliginden dolayi onu kisaca 'Folklorcu Nimet' olarak biliyordu. 12 Eylül'e, liseyi bitirmis, üniversiteye hazirlik için dershaneye giden bir ögrenci olarak yakalanmisti. Önce Gayrettepe'de sorgu, arkasindan Selimiye'de gözetim, sonra da Metris Cezaevi. Bu süreçte polis çikan 'yoldas'lari, itirafçi olan örgüt sefini, gözaltinda ölümleri, gözaltinda kayiplari, ihanetleri, kahramanliklari görmüstü.
Iki buçuk ay yatti cezaevinde. Tanidigi, tanimadigi birçok kisinin ifadesi vardi aleyhinde. Ama ne önüne gelen isim listesini imzalamisti, ne de kendi anlattiklari disinda baska bir ifade metnini. Birkaç satirdan fazla degildi poliste altini imzaladigi anlatimi. Çikarildigi ilk durusmada serbest birakildi. "Disari çiktim ama geride biraktigim, içeride kalan insanlari merak ediyordum. Bütün yasadigim süreçten çok etkilenmistim. Neydik, ne yaptik, kimdik diye sorguladim kendimi içeriden çikinca.
Bir seyler yapmam gerektigini düsündüm ama çok karanlik günlerdi, önceleri kestiremedim ne yapacagimi. Sonra cezaevi önlerine gittim. Çezaevinden çikan arkadaslari aradim. Cezaevlerinde büyük sorunlar yasaniyordu. Bazi insanlar bir seyler yapmaya çalisiyordu. Bunlardan biri de Avukat Gülçin Çayligil'di. Tutuklu yakinlariyla birlikte kosullarin düzeltilmesi için çaba gösteriyorduk ama gittigimiz her kapi yüzümüze kapatiliyordu. Iste bu süreçte insan haklari da dillendirilmeye baslandi. Toplantilar yapiyordu. Ama ciddi bir takip altindaydik. Kimimiz en genis anlamda insan haklarini savunuyordu, kimileri de cezaevi eksenli, tutuklular üzerinden bir kavram gelistirmeye çalisiyordu. Iste Insan Haklari Dernegi de bu süreçte kuruldu." Artik Nimet Tanrikulu'nun yasami, insan haklarindan sabikali 12 Eylül rejiminin vicdan zaptiyesi gibidir. Idam cezalarinin affi için eylemler, cezaevlerindeki tek tip uygulamalara karsi duruslar, gözaltinda kayiplari aramalar, baris zincirleri, baris trenleri, kadinlarin siyahli protestosu, çocuk haklari, cezaevlerinde açlik grevleri, ölüm oruçlari süreci, 'Munzuruma dokunma' kampanyalari, en uzun süreni de Cumartesi Anneleri. Insan için yapilan her eylemde vardir Nimet. Kiminde coplanir, kiminde gözaltina alinir, kiminde de tutuklanir. Kaç kez gözaltina alindigini hatirlamiyor bile, açilan dava sayisini da...
Bu süreçte elbette dogup büyüdügü topraklar, kültürüyle beslendigi cografya hep aklindaydi. Önce Tuncelililer Egitim ve Saglik Vakfi'nin kurulusuna katilmisti Nimet. Sonra Tunceli Kültür ve Dayanisma Dernegi'nde yöneticilik yapti. O dernek de kapatilinca, Tuncelililer Kültür ve Yardimlasma Dernegi'nin kurucu baskani oldu. Gönderdikleri tüzüge iki itiraz geldi idareden. Birincisi, dernegin amaçlari arasinda 'Akademi kurmak' yaziyordu ve Dernekler Kanunu'nda böyle bir hüküm olmadigindan, ayrica kurulacak akademinin niteliginin tam belirlenmemesinden dolayi bu ibarenin tüzük metninden çikarilmasi... Yani yasada 'akademi kurmak' yoksa, bunu idare olumsuz yorumlar ve sana akademi kurdurmaz. Bir de 'Niteligi nedir' diye sormak yerine 'Niteligi belli olmadigindan kurulmamasina' diyebilir. Ne de olsa burasi Türkiye, yok öyle...
Ama ikincisi ve daha önemlisi de 'Dersim' sözcügüyle ilgiliydi. "Tüzükte 'Dersim Kültür ve Egitim Vakfi'ni kurabilir' ibaresi vardir. Resmi literatürde Tunceli adi; Dersim olarak kullanilmamaktadir. Bu nedenle bu ibare 'Tunceli Egitim ve Kültür Vakfi' olarak degistirilmelidir.

...ve Dersim direnisi basliyor Ilk itiraza hiç karsi durulmadi. Ancak is 'Dersim'e gelince bu 'gizli yasakli' sözcük için direnme karari aldilar. Uzun bir süreç basladi. Beyoglu Kaymakamligi'na gönderilen itiraz yasizinda tarihten örnekler vererek, Osmanli Meclisi Mebusani'nda Hasan Hayri Bey'in Dersim Mebusu sifatiyla yer aldigini, 1923'te açilan TBMM'de Hasan Hayri Bey'in yine 'Dersim Mebusu' olarak yer aldigini, 1923'te seçilen ikinci mecliste Dersim Vilayeti Mebuslari'nin yer aldigini, hatta daha eskilere giderek Dersim'in 1514'te Osmanli'ya baglandigini, 1847'de Erzurum Vilayeti'ne bagli bir Dersim Sancagi oldugunu anlattilar. Hatta "Dersim adi degistirilerek yerine Tunçeli/Tunceli adi verilmesi konusunda herhangi bir resmi açiklama yapilmadigi için görüs sunamiyoruz. Ancak Dersim Vilayeti tarihinde Tunçeli/Tunceli diye bir yer adinin bulunmadigi bilinmektedir. Resmi olarak il adi Tunceli olarak kullanilmakta ise de kültür, sanat, edebiyat alaninda ve inanç boyutuyla tasinan doku bu yöreyi hâlâ 'Dersim' olarak tanimlamamizi gerektirmektedir" dediler.
Itirazlarina ayrica Türkiye Cumhuriyeti devleti sinirlari içinde benzer baska tarihsel kültür havzalari bulundugunu, örnegin Kapadokia ve Karia gibi adlara itiraz edilmedigini de anlattilar. Bir de kronoloji eklediler Dersim'e iliskin. O kronolojiden de anlasiliyordu ki 1936'dan beri adi Tunceli olan, yani 67 yildir 'Tunceli' olarak anilan bölge 670 yildir 'Dersim' olarak biliniyor. Mücadele tam 3.5 yil sürdü. Verdikleri ilk itiraz dilekçesi 2001 tarihliydi ve ancak dernek tüzüklerinin içinde geçen 'Dersim' sözcügüyle birlikte kabul edildigini bu yil, yani 2004'te ögrenebildiler. Bu süre içersinde elbette içlerinde tartismalar da yasandi. "Niye direniyoruz bosu bosuna. Birakalim 'Dersim'i tüzük onaylansin" diyenler oldu. Ancak buna karsi çikanlarin basinda Nimet Tanrikulu geliyordu. Tam 3.5 yil sürdürdü inadini, ama sonunda devletin inadini kirip 'Dersim' adini tüzükte kabul ettirdi. Ancak bu kabulde Avrupa Birligi sürecinin önemli bir etkisi vardi. Yaptiklari itirazin son paragrafina da bu süreci bir uyari olarak eklemeyi unutmadi: "Tunceliler Kültür ve Yardimlasma Dernegi tüzügü hazirlanirken, mevcut anayasaninin dahi kendisinden üstün deger biçtigi uluslarüstü hukukun tanidigi haklar gözetilmistir. Kaldi ki sivil örgütlenme özgürlügüne 'asiri' derecede müdahale edilmesi Türkiye'nin Avrupa Birligi ile bütünlesme çabalarina denk düsmemektedir." Herhalde idarenin de 'Tamam kabul ettim' demek zorunda kaldigi yer de tam burasiydi. Ne de olsa arkasinda AIHM, AB uyum süreci duruyordu 'Dersim'in. Nimet Tanrikulu, yillardir süren inkâr politikasina, yasayan bir kültürün ve tarihin gerçek adinin gizlenmesine, kimliksizlestirmeye karsi yürüttügü sessiz sedasiz savasimi kararli ve onurlu durusuyla kazandi. Idareye 'Dersim' adini resmen tescil ettiren kadin oldu. Bundan sonra hangi resmi belgede 'Dersim'i görsem, aklimdan mutlaka bir 'Nimet' geçecek.


Cumhuriyet Post
Hürriyet  
 

 

O hep gündemde

"Ben niçin cumhurbaskani olmayayim?" Bu sözler aslinda sahibinin genel karakteristik özelliklerini özetler mahiyette. O, 12 Eylül 1980 Ihtilali'nden bu yana Türkiye'nin gündeminde.
Ihtilal'den sonra olusturulan Danisma Meclisi'nde Tunceli'yi temsil etti, o gün bugündür de Meclis'te Tunceli'yi temsilen bulunuyor; Kamer Genç.

Tek kisilik ordu gibi

O aslinda tek kisilik ordu gibi çalisiyor. Danisma Meclisi üyesiyken, Meclis'te yapilan tartismalarda onu yine ön saflarda görüyoruz. Mesela, Seçim Kanunu görüsülürken, sira milletvekili sayisinin illere göre taksimine gelince Kamer Genç söz aliyor ve 'Niçin küçük illere birer tane milletvekili veriliyor?' diye itirazini dile getiriyor. Bu tartisma, Danisma Meclisi'nin 1983 yilinda yaptigi oturumlarin birisinde gerçeklesiyor. Genç, konuyla ilgili genis açiklama yaparken, Istanbul'a 40 küsur milletvekili verilirken kendi bölgesi Tunceli'ye bir milletvekili reva görülmesini kabul edemiyor ve çesitli dönemlerde dillendirilen o meshur vurguyu ifade ediyor; "Zaten, su anda Tunceli'de dogup da buradan çesitli vesilelerle büyük illere, özellikle Istanbul'a göçeden bir milyonun üzerinde Tuncelili vatandasimiz var. Bu sebepten dolayi Bu ilimize en az iki milletvekili verilmesini talep ediyorum". Kamer Genç'in bu sözleri Genel Kurul Salonu'nda önce yankilaniyor, çesitli laflar atiliyor. Ama Genç yilmiyor, isteklerinde israrli. Sadece bu konuda mi? Daha birçok konuda ayni yillarda Kamer Genç'in en önde kostugunu görüyoruz. Simdi DYP Meclis Grup Baskanvekili ve Içel Milletvekili olan Turhan Güven'in Danisma Meclisi'nde baskanvekili olarak oturumlari idare ederken Kamer Genç'le karsi karsiya gelmelerini de unutmak mümkün degil.

Yatirim yillari...

Kamer Genç, Danisma Meclisi yillarini iyi degerlendirdi, kendini iyi ortaya koydu ve gelecege yönelik yatirim yapti. Önce sol partilerden Tunceli Milletvekili olarak Meclis'e girdi, ikinin biri olarak. Daha sonra Deniz Baykal'la anlasamadigi için SHP ile yollari ayrildi. Hiç de umulmadik bir biçimde ve zamanda, o zamanki misyonuna oldukça ters olan Dogru Yol Partisi'ne girdi, iki dönemdir DYP'den milletvekili seçiliyor. DYP'de her milletvekiline kismet olmayan makamlara da oturmayi basardi; makami, arabasi, soförü, sekreteri, sonsuz telefon ve temsil hakki olan Meclis Baskanvekilligi yapti, geçen yasama döneminde. Tansu Çiller, muhtemelen bu yil da kendisini aday gösterecekti ancak DYP'ye Meclis Baskanvekilligi kontenjani düsmedigi için bu gerçeklesemedi. DYP'li muhafazakar/milliyetçi çok sayida milletvekili 'Genç, Meclis kürsüsünde partimizi nasil temsil edebilir? Partimizde baska adam mi yok' görüsünü seslendirmesine karsilik, DYP lideri bu sikayetlerin hepsine kulagini tikadi. DYP liderine göre 'Kamer Genç'in görüsleri o kadar önemli degil, ama temsil kabiliyeti mükemmel. Gerçekten de Kamer Genç, birçok konuda Meclis kürsüsünde Çiller'i hakli çikardi. Anayasaya ve Meclis Içtüzügü'ne vaâkifiyeti ise tam anlamiyla mükemmeldi.

Çiller elestirileri umursamadi

Kamer Genç son dönemde bir yönüyle fazlaca öne çikti: Cumhurbaskanligi tartismasi. Genç, yaklasik bir yildir, kendisinden iyi bir cumhurbaskani olabilecegini ve Kösk'te Türkiye'yi en iyi sekilde temsil edebilecegini ileri sürüyor. Bu iddialarini genellikle içkili kokteyllerde dile getirmesi ve televizyon ekranlarindaki görüntüsü DYP kurmaylarini çileden çikariyordu. Konu, esasen Genel Baskanlik düzeyinde gündeme geldi, Çiller'in kurmaylari ve bilhassa TBMM Grup yönetiminden bazi baskanvekilleri konuyu gündeme tasidilar. Ancak Çiller, bunlarin hiçbirisini önemsemedi. Kamer Genç'e 'yürü' dedi. Bildigin yoldan sasma mesajlari gönderdi. Kamer Genç biraz da Genel Baskani'ndan aldigi bu güçten yararlanarak çesitli platformlarda bu tür mesajlarini vermeye devam ediyor. Punduna getirdigi zaman Türkiye'nin dev sanayicileri Koç ve Sabanci gruplarina bile göndermeler yapiyor, elestirilerde bulunuyor.

Esasen, Genç'in DYP'nin 'hassas' tabanindan ve bazi parti yöneticilerinden fazlaca çekindigi de yok. O kendisini elestirenlere 'Ben artik Türkiye'ye malolmus biriyim' diyerek cevap veriyor. Hangi partiden aday olursa olsun Tuncelili seçmenlerin kendisini seçecegine kesinlikle inaniyor. Geçmiste iyi bir maliyeci ve tetkik hakimi olmasinda bunun payi var miydi, acaba. Ancak su gerçekti ki, yeni milenyumda 60 yasina basacak olan Kamer Genç iyi bir iktisat egitimi aldi. Ankara Iktisadi ve Ticari Ilimler Akademisi'ni bitirdi. Ardindan Maliye Bakanligi bünyesinde maliye memuru ve vergi kontrol memurlugu yapti. Sonra da Danistay'da çalisti bir süre, tetkik hakimi ve kanun sözcüsü olarak. Sosyal Demokrasi Partisi'nde Merkez Karar ve Yürütme Kurulu üyeliginde bulunan Genç, Paris Uluslararasi Amme Enstitüsü Sertifikasi sahibi. Fransa'ya karsi ilgisi sebebiyle eserlerinden birisini de bu ülkenin yargi sistemiyle baglantili olarak kaleme almis; Fransa'da Idari Yargida Yürütmenin Durdurulmasi Kararlari. Öteki bazi eserleri ise söyle; Mali Yargilama Usulü ve Uyusmazliklarina Iliskin Danistay Kararlari, Kamu Gücünün Kullanilmasi(tez).

Birlesen yollar...

Genç'in pervasizligi ve ulu orta konusmalari kendisini partisinden ayrilmak zorunda birakti. Deniz Baykal'la sik sik yetkili organlarda tartisir, Baykal ve ekibini 'hizipçilikle' suçlardi. Deniz Baykal'a karsiydi ama, 1989'da Daniella Mitterand'in baskani oldugu Fransa Özgürlük Vakfi ve Kendal Nezan'in baskanligini sürdürdügü Paris Kürt Enstitüsü tarafindan 14-15 Ekim tarihlerinde düzenlenen 'Kürtler, Insan Haklari ve Kültürel Kimlik' konferansina Genel Baskani Prof. Erdal Inönü'nün yasak koymasina karsilik, partisinden Cumhur Keskin, Salih Sümer, Mehmet Ali Eren'le birlikte katildi. Kaderin bir cilvesi belki; bu isimlerden Salih Sümer'le birlikte simdi ayni partide politika yapiyor, Kamer Genç. Ne SHP'de ne de DYP'de iken partisinin koalisyon ortagi oldugu dönemlerde genel baskanlari ona bakanlik koltugu vermediler fakat SHP'de iken bir dönem ekonomiden sorumlu 'gölge devlet bakanligi' yapti.

Tam bir tartisma ustasi

Kamer Genç'in en ünlü yönlerinden ikisi de süphesiz attigi laflar ve kazandigi/kaybettigi tazminatlar oldu. Ayni zamanda Meclis'te hemen her dönem sordugu sözlü ve yazili soru önergeleriyle de dikkatleri üzerinde toplayan Genç, bir dönem kendisine 'Yedigin haltlar bini asti' diyen ANAP'li Murat Batur'dan 5 milyon TL tazminat kazandi. 3 ay sonra ise 'terbiyesiz' dedigi için bu kez Batur'a yine 5 milyon TL tazminat ödemeye mahkum oldu. Yani elde var sifir. 1989'da, Türkiye'nin eski cumhurbaskanlarindan rahmetli Turgut Özal basbakanken 'Özal, Nirvana Yatinda isadamlarindan rüsvet aliyor' sözlerinden dolayi 2.5 milyon tazminat ödemeye mahkum edildi. Kamer Genç, çesitli dönemlerde Turgut Özal'a yüklü miktarlarda tazminat ödedi. Hatta bir dönem TBMM'de milletvekilleri arasinda 'tazminat ödeme sampiyonu' bile oldu.

Attigi laflariyla da ünlendi Kamer Genç. Iste birkaç örnek: Günes Taner'e: Bakan degil hamal bile olamaz. Yilmaz Hocaoglu'na: Kafani keserim. Adnan Kahveci'ye: Bir bakanlik odacisi kadar maliye biliyor. Deniz Baykal'a: Tabanini kaybeden milletvekilleri partiyi karistiriyor. Turgut Özal'a: Çankaya ormanlari içinde oturan zat. Ortaya: Türkiye'nin bir bölümünde fasizm, bir bölümünde çeyrek demokrasi var.

1989'da ANAP'li Alparslan Pehlivanli Meclis Genel Kurulu'nda Kamer Genç'e çanta, Genç ise önündeki su dolu bardagi rahmetli Pehlivanli'ya firlatmisti. Ancak ayni muamele yillar sonra Genç'in basina geldi. Meclis Genel Kurulu'nda bir konusmasi sirasinda, milletvekilligi halen tartisilan Merve Kavakçi'nin dayisi olan, milletvekilleri arasinda munisligiyle taninan Aksaray Milletvekili Zeki Ünal kürsüde konusurken, Meclisi yöneten Kamer Genç'in yüzüne su dolu bardagi firlativerdi. Etme, bulma dünyasi...

Kamer Genç, cumhurbaskanligina aday olur ya da olmaz. Partisi aday gösterir veya göstermez. Olursa kazanir veya kaybeder. Bunlar Genç için o kadar da önemli seyler degil. Önemli olan Genç'in her dönem gündemde olmasi ve Tunceli'yi bir sekilde gündeme tasimak. Haksizliklara boyun egememek. Bir bakima DYP'nin çagdas Robin Hood'u o.

www.aksiyon.com.tr

Basin Sayfalari   1   |   2   |   3