|
Basin Sayfalari
1 | 2 | 3
Kadin
meta degil
81 ilde seçilen tek kadin olan Tunceli Belediye Baskani Songül
Erol Abdil, makaminda ilk kez SABAH'a konustu
"90'LI yillarda Tunceli'de ailemle sikintilar yasadik. Kardesim
mayina basti, bacagi koptu. Tunceli halkini seviyorum. Birahanede kadin
garsona karsi degilim ama kadinlar meta olmamali."
"MAKYAJ az yaparim. Bakimli olmayi seviyorum. Kadin oldugumu unutmadan,
kararli davranmaktan yanayim. Sert ve erkekçe davranmak hosuma
gitmiyor."
***
Bana 'baskan ol' önerisini halk yapti
Türkiye'de sadece bir il, belediye yönetimini bir kadina teslim
etti. 28 Mart yerel seçimlerinden Tunceli Belediye Baskani olarak
çikan Songül Erol Abdil, aslinda bu durumdan memnun degil
Siyasette kadin figürü eksikligini Türkiye'de demokrasinin
yasamamasina baglayan Abdil, Ankara'da yasarken Tunceli'ye belediye baskani
adayi olmasi teklifini ise halktan aldigini söylüyor '.
Adi yillardir terörle anilan Tunceli, 28 Mart seçimlerinde
ilklere imza atti. Hem tarihindeki ilk kadin belediye baskanini seçti;
hem de seçtigi kadin 81 il arasinda Türkiye'nin tek kadin
il belediye baskani oldu. Demokratik Güç Birligi'ni olusturan
soldaki 6 partinin adayi olarak SHP listesinden Tunceli Belediye Baskani
seçilen Songül Erol Abdil'in bir anda Türkiye'nin gündemine
oturmasi sadece tek kadin il belediye baskani olmasindan kaynaklanmiyor
tabii.
DEHAP Dogu ve Güneydogu'daki kalelerini bir bir AKP'ye kaptirirken
onun yasadigi Ankara'dan memleketine dönüp bu basariyi göstermesi
de konusulmaya deger. Songül Erol Abdil, liseyi bitirdikten sonra
Ankara'da yasamak üzere Tunceli'den ayrilmis. Hem issizlik hem babasinin
ikinci evliligini yapmasi ona bu karari aldirmis. Zira babasiyla büyük
sorunlar yasamis o siralar. 90'larda Ankara Çankaya Belediyesi'nde
memur olarak çalismis; sendikal çalismalarda yer almis.
"Tunceli'de dogan ve yasayan birinin politikanin içinde yer
almamasi az bulunur bir sey zaten" diyor.
8 TRILYON
BORÇ DEVRALDI
CHP'LI eski baskanin, koltugunu Abdil'e biraktigi devir-teslim töreninin
ortasinda bulduk kendimizi. Ortalik kiyamet günü gibi... Zilgitlar
esliginde belediye binasina giren Abdil, -eski yönetimin ona biraktigi
8 trilyonluk borç nedeniyle olmali- hem biraz ürkekti hem
de gözlerinin içi gülüyordu. Makamina oturdugu ilk
gün zaman ayirdi bize...
* Türkiye'nin tek kadin belediye baskani olmak, Tunceli'ye bir ilki
yasatmak insana kendini nasil hissettiriyor?
Çok hosuma gitti, çünkü ben Tunceli'yi çok
seviyorum. Çagdas yapisi olan bir halk var burada. Ama Türkiye
açisindan kaygi verici buluyorum bu durumu. Türkiye demokratik
bir ülke oldugunu söylüyor ama tek kadin belediye baskani
olmak Türkiye'de demokrasinin yasamadigini düsündürüyor.
* Siz Tunceli'de yasamadiginiz için de elestirildiniz. Ne kadar
zamandir Ankara'da yasiyorsunuz?
Ben 90'li yillarda Ankara'ya gittikten sonra sik sik buraya gidip geldim
aslinda. Çünkü o dönemlerde çok sikinti yasadik.
Kardesim mayina basti, onu Ankara'ya götürdüm. Bacagi koptu,
protez takiyor simdi.
AKP BURADA SANTAJ YAPTI
* Baskan olma hayali nereden çikti?
Öneriyi bana halk getirdi. Ankara'da IHD üyesiyken ayni zamanda
Tüm-Bel Sen 2 No'lu sube baskanligi yaptim. Seçim starti verildikten
sonra bir yerel pönetimler platformu olusturmustuk. Bu platform demokrat
ve seffaf belediye baskanlarini desteklemek için kurulmustu. O
dönemde öneri geldi.
* 'Tunceli'de bir kadin olarak bu is zor olur' demediniz mi?
Elbette düsündüm, hemen kabul etmedim. Düsündüm
esim de destek oldu bana.
* Tunceli Alevi kültürünün agirligiyla, bölge
illerinden daha farklidir. Okuma orani daha yüksektir, kadinlar daha
söz sahibidir. Ama 32 yasinda bir kadin olarak halka nasil güven
verdiniz? Nasil basardiniz?
Burada DEHAP'in oy potansiyeli çok biliyorsunuz. Ben halka sizinle
birlikte yönetecegiz burayi dedim. Halka esit yaklasacagima inandilar.
Yoksa mesela benim merkezde hiç akrabam yoktur.
* AKP belediyecilikte basarili oldugu için mi bu kadar oy aldi?
Ben AKP'nin iktidar olma avantajini çok iyi kullandigini düsünüyorum.
Burada insanlara sunu söylediler: 'Biz burada kazanamayacagimizi
biliyoruz ama bize ne kadar çok oy verirseniz biz buraya o kadar
çok yatirim yapacagiz.' Santaj gibi bir sey bu. Her ile hizmet
götürmek, yatirim yapmak, issizligi önlemek hükümetin
yapmasi gereken bir çalismayken, AKP bu dönemde bunu kullandi.
Mesela Ankara'da Melih Gökçek'in çalismalarini ben
yapamam.
AKP'YI
ÖRNEK ALMIYORUM
* Hangilerinde bahsediyorsunuz?
Bir kere Melih Gökçek kendi anlayisindan olmayan insanlara
çok baski yapti. Halkla birlikte yönetmedi, daha çok
kendi çevresindeki insanlara yardim yapti. O yüzden belediyecilik
isinde AKP'yi örnek almiyorum.
* Ilk icraatlariniz ne olacak? Amaciniz önce kentsel sorunlari mi
çözmek olacak, sosyal problemleri yaralari mi kapatmak
Ikisi de önemli. Bir kere çarpik bir kentlesme var. Kanalizasyon
su anda Munzur'a akiyor. Çocuk parki dahi yok burada. Gençligin
sanata, müzige yatkinligi var. O nedenle kültür merkezleri
olusturmayi düsünüyorum. Bunlar ciddi çalismalar
gerektiren projeler. Belediyenin gelirlerini, olanaklarini en iyi sekilde
kullanmaya çalisacagiz.
SIRIN SEVER
Neticeli alakalar
Perihan Magden
Radikal 31/03/2004
Tamam: AKP tavan yapti.
Bundan sonrasi ancak oy kaybidir. Zira, YATIRIM YOK. Ve issizlik arttikça
artiyor.
Issizligin bu denli 'tavan' yaptigi bir toplumda göreceli bir huzur
içinde
yasiyor olmamizi, aile baglarimizin sikiligina mi baglamaliyiz,
Islamiyet'e mi, Dogu tevekkülüne mi- AKP'nin tavan yapmasi
'Irtica Paranoyasi' üstüne kurulu bir söylemin, yerin
dibine girmesidir de ayni zamanda. Ki, bu açidan bayagi olumludur.
Zira 'Ruh Sagligi ve Hastaliklari' kitaplarinda ancak yer bulmasi gereken
zirvalamalarla, siyaset gemisi yürümez.
Yürümüyor da. Ama gel de; onlarca yillik yüzsüzlük
kariyerlerini, bakarkör olma ve gördügü düsleri
hayra yorma pratikleri üstüne insa etmis bulunan 'Gerçeklikten
Kopuk Haller Mühendisleri'ne hakikatleri kabul ettir. Deveye hendek
atlat, 'Kugu Gölü'nü oynat; daha kolay.
Megersem yine basarililarmis. Yine yüzlerinin akiyla çikmislar,
evlerinde televizyon karsisinda gizlenerek karsiladiklari seçimlerden.
"Yoyo Adamlar da Gördüm -Sanki HIÇtiler."
Neyse ne!
Güneydogu'yla ilgili agir bir düskirikligi yasadigimizi itiraf
etmek zorundayim. Ben. Deniz.
"Iste etnik kimlik vurgulari ise yaramiyor artik. Oylari ne biçim
düstü," diye zil takip oynayan irkçi köse
yazarlarinin coskusunu, katlanilmaz derecede düsük buldugumu
da. MHP'nin ayaklanisini 'rasyonel' bir sevinçle karsiliyorlar
ama.
Ben oysa cografyamizda bir Kürt meselesi olduguna nasil inaniyorsam,
bunun çözüm yollarinin demokrasimiz içinden
sol kimlikli bir partinin yükselebilme ihtimallerinden de, geçtigine
inanmaktayim.
Yine kara çikan yüzümü, yalnizca Tunceli halklarinin,
orda belediye baskanligini kazanan Songül Erol Abdil'in, güldürdügünü
söylesem
hiç de abartmis sayilmam.
Seçimlere az kala tanismis oldugum ve de can-i yürekten
kazanmasini diledigim Songül hanimi kutlarim buradan. Ve hakikaten
bu kiyagi (esasinda kendilerine) yaparak, içimize en azindan
bir bardak su serpmis bulunan Tuncelilerle bir an önce memleketlerinde
tanisip görüsmek istegimi de iletirim.
Bir de tabii Mukaddes Kubilay'in yeniden Dogubeyazit'i almasi ve Mardin
Kiziltepe Belediye Baskanligi'na Cihan Sancar'in gelmis olmasi.
Diyarbakir'a ise söyleyecek sözümüz yok. Tüm
Iktidar Partisi avanta lavantalarini ellerinin tersleriyle geri çevirmeyi
bildiler. Aslanlar gibi oylarini Güçbirligi'ne verdiler.
"Iktidar Partisi'ne oy yoksa, yol/su/elektrik/is as yok" -tüm
belediye seçimlerinin kaderidir.
Güneydogu'daki tercilerde de mührün üstünde
maalesef bu yaziyordu: ÇIKARIN KADAR KONUS!
Bir de tabii oylari AKP'den de fazla olan bir çogunluk var Türkiye'de.
Hiç de haksiz sayilmayacak bir çogunluk.
Umutsuzluk, çaresizlik ve yilginlik yüzünden evinden
çikip oyunu bile vermeye tenezzül etmeyenler.
"Neyi degistirebilirim ki?" "Oyumu KIME verebilirim ki?"
"Neye yarar ki?" diye düsünerek kendilerine mevcudun
içinde bir istikamet tayin edemeyenler.
Hiç de haksiz sayilmazlar dogrusu.
Yeni lider figürleri, yeni söylemler, yeni yapilanmalar bu
yüzden de gerekli.
Zira yanlis teshisler ve yapilanmalar SHP'sinden DEHAP'ina herkes için
söz konusu. Herkesin silkelenmesi lazim. Ve 'aboneleri' disindakilere
YER AÇMASI. Yeni ve güncel söylemlerle, yeni mecralara
tasmasi.
Bu arada Büyük Gazete Hürriyet "Tunceli'de ilginç
tablo Kadin garsona hayir ama baskana evet" 'ilginç' basligiyla
duyurdu Demokratik Güçbirligi'nin hatiri sayilir zaferini.
Sanki Beyoglu'ndaki 'coffee shop'lardan bahsediyoruz: Yani öylesine
mutaassip bir ilimiz söz konusu ki, Kaktüs muadili yerlerde
kadin garson dahi çalistirmiyorlar da, is kadin baskana gelince
oylarini bastiriyorlar. Buyrun bakalim!
Tunceli 'modeli' birahaneler, anladigim kadariyla bir nevi 'pavyon'
islevi görüyorlar ve ordaki kadin garsonlar da bir nevi 'konsomatris.'
Içinde habire hir gür çikan, adam biçaklanan;
yoksullugun ve issizligin bunca yaygin oldugu bu sehrin insanlarini
soyup sogana çeviren, borç harç batagina düsüren
o nevi sahsina münhasir birahanelerde, kadin 'garsonlari' da yine
sehrin kadinlari örgütlenerek istememisti.
Yani kendi zararina olana 'HAYIR' demeyi bilen bilinçli bir halktan,
Tuncelilerden söz ediyoruz ve nasil çarpitirsaniz çarpitin,
Songül Erol Abdil'in basarisini küçümseyemezsiniz
ve Tuncelilerin içimizde umut dallari yeserten farkini.
Dersim'i Tanitan Kadin
22/03/2004 Radikal.com Celal BASLANGIÇ
Nimet Tanrikulu, Cumartesi Anneleri'nden cezaevi eylemlerine kadar
bir dizi demokratik direniste ön saflarda yer aldi. Kaç
kez gözaltina alindigini, hakkinda kaç dava açildigini
kendisi bile tam olarak bilemiyor.
Kurdugu dernegin tüzügündeki 'Dersim' sözcügünü
kabul etmedi idare. 3.5 yil sürdü mücadele. Nimet Tanrikulu,
sonunda devletin 'inadini' kirdi, 'Dersim' adini 'tescil ettirdi
12 Eylül'ün vahsi sorgusunda; bir disi kirilmisti, sol kolunu
kullanamiyordu, çenesi çikmis, saçlarinin yarisi
koparilmisti. Sekiz kilo vermisti 40 günde. Gözaltindayken
'tekerlekte çevrilmis', elektrik verilmis, filistin askisina
alinmisti. 18 yasinda kizdi bunlari yasadiginda.
Daha fazlasini anlatmak istemiyordu, ama her seye karsin 'yoldaslar'ini
satmamisti. Belki de bunda, Düzgü Baba'larin, Seyit Riza'larin,
Hidir Aslan'larin huyundan, boyun egmeyen insanlarin, isyanlarin topragindan,
Munzur'un, Kutu Deresi'nin suyundan gelmesinin belirleyici bir etkisi
vardi. Pülümür'ün Çobanyildizi'ndandi. Babasi
daha 10 yasindayken 'gurbetçi' olmustu Pülümür'den
Istanbul'a. Çünkü dogdugu topraklarda yokluk ve yoksulluk
vardi, Istanbul'da ise 'meçhul bir umut'.
Daha ilkokul birinci siniftayken ailesiyle birlikte göçmüstü
Istanbul'a.
O yillar, insanlarin yoksulluklarini bilinçle biledigi günlerdi.
Evlerinin bir duvarinda Yilmaz Güney'in, digerinde 'Umudumuz Karaoglan'
Bülent Ecevit'in fotograflari vardi. 'Çocuklara masallar'
yerine evde Deniz Gezmis'ler anlatilirdi.
Ezelden devrimci
Bu nedenle kendini bildiginden beri 'devrimci'ydi. Artik Istanbul'da
yasiyorlardi ama geldikleri kentin kültürünü hiç
terk etmemislerdi. Lisede halkoyunu oynuyor, halkoyunu dersleri veriyordu.
Siyasi poliste bu özelliginden dolayi onu kisaca 'Folklorcu Nimet'
olarak biliyordu. 12 Eylül'e, liseyi bitirmis, üniversiteye
hazirlik için dershaneye giden bir ögrenci olarak yakalanmisti.
Önce Gayrettepe'de sorgu, arkasindan Selimiye'de gözetim,
sonra da Metris Cezaevi. Bu süreçte polis çikan 'yoldas'lari,
itirafçi olan örgüt sefini, gözaltinda ölümleri,
gözaltinda kayiplari, ihanetleri, kahramanliklari görmüstü.
Iki buçuk ay yatti cezaevinde. Tanidigi, tanimadigi birçok
kisinin ifadesi vardi aleyhinde. Ama ne önüne gelen isim listesini
imzalamisti, ne de kendi anlattiklari disinda baska bir ifade metnini.
Birkaç satirdan fazla degildi poliste altini imzaladigi anlatimi.
Çikarildigi ilk durusmada serbest birakildi. "Disari çiktim
ama geride biraktigim, içeride kalan insanlari merak ediyordum.
Bütün yasadigim süreçten çok etkilenmistim.
Neydik, ne yaptik, kimdik diye sorguladim kendimi içeriden çikinca.
Bir seyler yapmam gerektigini düsündüm ama çok
karanlik günlerdi, önceleri kestiremedim ne yapacagimi. Sonra
cezaevi önlerine gittim. Çezaevinden çikan arkadaslari
aradim. Cezaevlerinde büyük sorunlar yasaniyordu. Bazi insanlar
bir seyler yapmaya çalisiyordu. Bunlardan biri de Avukat Gülçin
Çayligil'di. Tutuklu yakinlariyla birlikte kosullarin düzeltilmesi
için çaba gösteriyorduk ama gittigimiz her kapi yüzümüze
kapatiliyordu. Iste bu süreçte insan haklari da dillendirilmeye
baslandi. Toplantilar yapiyordu. Ama ciddi bir takip altindaydik. Kimimiz
en genis anlamda insan haklarini savunuyordu, kimileri de cezaevi eksenli,
tutuklular üzerinden bir kavram gelistirmeye çalisiyordu.
Iste Insan Haklari Dernegi de bu süreçte kuruldu."
Artik Nimet Tanrikulu'nun yasami, insan haklarindan sabikali 12 Eylül
rejiminin vicdan zaptiyesi gibidir. Idam cezalarinin affi için
eylemler, cezaevlerindeki tek tip uygulamalara karsi duruslar, gözaltinda
kayiplari aramalar, baris zincirleri, baris trenleri, kadinlarin siyahli
protestosu, çocuk haklari, cezaevlerinde açlik grevleri,
ölüm oruçlari süreci, 'Munzuruma dokunma' kampanyalari,
en uzun süreni de Cumartesi Anneleri. Insan için yapilan
her eylemde vardir Nimet. Kiminde coplanir, kiminde gözaltina alinir,
kiminde de tutuklanir. Kaç kez gözaltina alindigini hatirlamiyor
bile, açilan dava sayisini da...
Bu süreçte elbette dogup büyüdügü topraklar,
kültürüyle beslendigi cografya hep aklindaydi. Önce
Tuncelililer Egitim ve Saglik Vakfi'nin kurulusuna katilmisti Nimet.
Sonra Tunceli Kültür ve Dayanisma Dernegi'nde yöneticilik
yapti. O dernek de kapatilinca, Tuncelililer Kültür ve Yardimlasma
Dernegi'nin kurucu baskani oldu. Gönderdikleri tüzüge
iki itiraz geldi idareden. Birincisi, dernegin amaçlari arasinda
'Akademi kurmak' yaziyordu ve Dernekler Kanunu'nda böyle bir hüküm
olmadigindan, ayrica kurulacak akademinin niteliginin tam belirlenmemesinden
dolayi bu ibarenin tüzük metninden çikarilmasi... Yani
yasada 'akademi kurmak' yoksa, bunu idare olumsuz yorumlar ve sana akademi
kurdurmaz. Bir de 'Niteligi nedir' diye sormak yerine 'Niteligi belli
olmadigindan kurulmamasina' diyebilir. Ne de olsa burasi Türkiye,
yok öyle...
Ama ikincisi ve daha önemlisi de 'Dersim' sözcügüyle
ilgiliydi. "Tüzükte 'Dersim Kültür ve Egitim
Vakfi'ni kurabilir' ibaresi vardir. Resmi literatürde Tunceli adi;
Dersim olarak kullanilmamaktadir. Bu nedenle bu ibare 'Tunceli Egitim
ve Kültür Vakfi' olarak degistirilmelidir.
...ve Dersim direnisi basliyor Ilk itiraza hiç karsi durulmadi.
Ancak is 'Dersim'e gelince bu 'gizli yasakli' sözcük için
direnme karari aldilar. Uzun bir süreç basladi. Beyoglu
Kaymakamligi'na gönderilen itiraz yasizinda tarihten örnekler
vererek, Osmanli Meclisi Mebusani'nda Hasan Hayri Bey'in Dersim Mebusu
sifatiyla yer aldigini, 1923'te açilan TBMM'de Hasan Hayri Bey'in
yine 'Dersim Mebusu' olarak yer aldigini, 1923'te seçilen ikinci
mecliste Dersim Vilayeti Mebuslari'nin yer aldigini, hatta daha eskilere
giderek Dersim'in 1514'te Osmanli'ya baglandigini, 1847'de Erzurum Vilayeti'ne
bagli bir Dersim Sancagi oldugunu anlattilar. Hatta "Dersim adi
degistirilerek yerine Tunçeli/Tunceli adi verilmesi konusunda
herhangi bir resmi açiklama yapilmadigi için görüs
sunamiyoruz. Ancak Dersim Vilayeti tarihinde Tunçeli/Tunceli
diye bir yer adinin bulunmadigi bilinmektedir. Resmi olarak il adi Tunceli
olarak kullanilmakta ise de kültür, sanat, edebiyat alaninda
ve inanç boyutuyla tasinan doku bu yöreyi hâlâ
'Dersim' olarak tanimlamamizi gerektirmektedir" dediler.
Itirazlarina ayrica Türkiye Cumhuriyeti devleti sinirlari içinde
benzer baska tarihsel kültür havzalari bulundugunu, örnegin
Kapadokia ve Karia gibi adlara itiraz edilmedigini de anlattilar. Bir
de kronoloji eklediler Dersim'e iliskin. O kronolojiden de anlasiliyordu
ki 1936'dan beri adi Tunceli olan, yani 67 yildir 'Tunceli' olarak anilan
bölge 670 yildir 'Dersim' olarak biliniyor. Mücadele tam 3.5
yil sürdü. Verdikleri ilk itiraz dilekçesi 2001 tarihliydi
ve ancak dernek tüzüklerinin içinde geçen 'Dersim'
sözcügüyle birlikte kabul edildigini bu yil, yani 2004'te
ögrenebildiler. Bu süre içersinde elbette içlerinde
tartismalar da yasandi. "Niye direniyoruz bosu bosuna. Birakalim
'Dersim'i tüzük onaylansin" diyenler oldu. Ancak buna
karsi çikanlarin basinda Nimet Tanrikulu geliyordu. Tam 3.5 yil
sürdürdü inadini, ama sonunda devletin inadini kirip
'Dersim' adini tüzükte kabul ettirdi. Ancak bu kabulde Avrupa
Birligi sürecinin önemli bir etkisi vardi. Yaptiklari itirazin
son paragrafina da bu süreci bir uyari olarak eklemeyi unutmadi:
"Tunceliler Kültür ve Yardimlasma Dernegi tüzügü
hazirlanirken, mevcut anayasaninin dahi kendisinden üstün
deger biçtigi uluslarüstü hukukun tanidigi haklar gözetilmistir.
Kaldi ki sivil örgütlenme özgürlügüne
'asiri' derecede müdahale edilmesi Türkiye'nin Avrupa Birligi
ile bütünlesme çabalarina denk düsmemektedir."
Herhalde idarenin de 'Tamam kabul ettim' demek zorunda kaldigi yer de
tam burasiydi. Ne de olsa arkasinda AIHM, AB uyum süreci duruyordu
'Dersim'in. Nimet Tanrikulu, yillardir süren inkâr politikasina,
yasayan bir kültürün ve tarihin gerçek adinin
gizlenmesine, kimliksizlestirmeye karsi yürüttügü
sessiz sedasiz savasimi kararli ve onurlu durusuyla kazandi. Idareye
'Dersim' adini resmen tescil ettiren kadin oldu. Bundan sonra hangi
resmi belgede 'Dersim'i görsem, aklimdan mutlaka bir 'Nimet' geçecek.
 |
 |
Cumhuriyet |
Post |
|
Hürriyet |
|
|
O hep gündemde
"Ben niçin cumhurbaskani olmayayim?" Bu sözler
aslinda sahibinin genel karakteristik özelliklerini özetler
mahiyette. O, 12 Eylül 1980 Ihtilali'nden bu yana Türkiye'nin
gündeminde.
Ihtilal'den sonra olusturulan Danisma Meclisi'nde Tunceli'yi temsil etti,
o gün bugündür de Meclis'te Tunceli'yi temsilen bulunuyor;
Kamer Genç.
Tek kisilik ordu gibi
O aslinda tek kisilik ordu gibi çalisiyor. Danisma Meclisi üyesiyken,
Meclis'te yapilan tartismalarda onu yine ön saflarda görüyoruz.
Mesela, Seçim Kanunu görüsülürken, sira milletvekili
sayisinin illere göre taksimine gelince Kamer Genç söz
aliyor ve 'Niçin küçük illere birer tane milletvekili
veriliyor?' diye itirazini dile getiriyor. Bu tartisma, Danisma Meclisi'nin
1983 yilinda yaptigi oturumlarin birisinde gerçeklesiyor. Genç,
konuyla ilgili genis açiklama yaparken, Istanbul'a 40 küsur
milletvekili verilirken kendi bölgesi Tunceli'ye bir milletvekili
reva görülmesini kabul edemiyor ve çesitli dönemlerde
dillendirilen o meshur vurguyu ifade ediyor; "Zaten, su anda Tunceli'de
dogup da buradan çesitli vesilelerle büyük illere, özellikle
Istanbul'a göçeden bir milyonun üzerinde Tuncelili vatandasimiz
var. Bu sebepten dolayi Bu ilimize en az iki milletvekili verilmesini
talep ediyorum". Kamer Genç'in bu sözleri Genel Kurul
Salonu'nda önce yankilaniyor, çesitli laflar atiliyor. Ama
Genç yilmiyor, isteklerinde israrli. Sadece bu konuda mi? Daha
birçok konuda ayni yillarda Kamer Genç'in en önde kostugunu
görüyoruz. Simdi DYP Meclis Grup Baskanvekili ve Içel
Milletvekili olan Turhan Güven'in Danisma Meclisi'nde baskanvekili
olarak oturumlari idare ederken Kamer Genç'le karsi karsiya gelmelerini
de unutmak mümkün degil.
Yatirim yillari...
Kamer Genç, Danisma Meclisi yillarini iyi degerlendirdi, kendini
iyi ortaya koydu ve gelecege yönelik yatirim yapti. Önce sol
partilerden Tunceli Milletvekili olarak Meclis'e girdi, ikinin biri olarak.
Daha sonra Deniz Baykal'la anlasamadigi için SHP ile yollari ayrildi.
Hiç de umulmadik bir biçimde ve zamanda, o zamanki misyonuna
oldukça ters olan Dogru Yol Partisi'ne girdi, iki dönemdir
DYP'den milletvekili seçiliyor. DYP'de her milletvekiline kismet
olmayan makamlara da oturmayi basardi; makami, arabasi, soförü,
sekreteri, sonsuz telefon ve temsil hakki olan Meclis Baskanvekilligi
yapti, geçen yasama döneminde. Tansu Çiller, muhtemelen
bu yil da kendisini aday gösterecekti ancak DYP'ye Meclis Baskanvekilligi
kontenjani düsmedigi için bu gerçeklesemedi. DYP'li
muhafazakar/milliyetçi çok sayida milletvekili 'Genç,
Meclis kürsüsünde partimizi nasil temsil edebilir? Partimizde
baska adam mi yok' görüsünü seslendirmesine karsilik,
DYP lideri bu sikayetlerin hepsine kulagini tikadi. DYP liderine göre
'Kamer Genç'in görüsleri o kadar önemli degil, ama
temsil kabiliyeti mükemmel. Gerçekten de Kamer Genç,
birçok konuda Meclis kürsüsünde Çiller'i
hakli çikardi. Anayasaya ve Meclis Içtüzügü'ne
vaâkifiyeti ise tam anlamiyla mükemmeldi.
Çiller elestirileri umursamadi
Kamer Genç son dönemde bir yönüyle fazlaca öne
çikti: Cumhurbaskanligi tartismasi. Genç, yaklasik bir yildir,
kendisinden iyi bir cumhurbaskani olabilecegini ve Kösk'te Türkiye'yi
en iyi sekilde temsil edebilecegini ileri sürüyor. Bu iddialarini
genellikle içkili kokteyllerde dile getirmesi ve televizyon ekranlarindaki
görüntüsü DYP kurmaylarini çileden çikariyordu.
Konu, esasen Genel Baskanlik düzeyinde gündeme geldi, Çiller'in
kurmaylari ve bilhassa TBMM Grup yönetiminden bazi baskanvekilleri
konuyu gündeme tasidilar. Ancak Çiller, bunlarin hiçbirisini
önemsemedi. Kamer Genç'e 'yürü' dedi. Bildigin yoldan
sasma mesajlari gönderdi. Kamer Genç biraz da Genel Baskani'ndan
aldigi bu güçten yararlanarak çesitli platformlarda
bu tür mesajlarini vermeye devam ediyor. Punduna getirdigi zaman
Türkiye'nin dev sanayicileri Koç ve Sabanci gruplarina bile
göndermeler yapiyor, elestirilerde bulunuyor.
Esasen, Genç'in DYP'nin 'hassas' tabanindan ve bazi parti yöneticilerinden
fazlaca çekindigi de yok. O kendisini elestirenlere 'Ben artik
Türkiye'ye malolmus biriyim' diyerek cevap veriyor. Hangi partiden
aday olursa olsun Tuncelili seçmenlerin kendisini seçecegine
kesinlikle inaniyor. Geçmiste iyi bir maliyeci ve tetkik hakimi
olmasinda bunun payi var miydi, acaba. Ancak su gerçekti ki, yeni
milenyumda 60 yasina basacak olan Kamer Genç iyi bir iktisat egitimi
aldi. Ankara Iktisadi ve Ticari Ilimler Akademisi'ni bitirdi. Ardindan
Maliye Bakanligi bünyesinde maliye memuru ve vergi kontrol memurlugu
yapti. Sonra da Danistay'da çalisti bir süre, tetkik hakimi
ve kanun sözcüsü olarak. Sosyal Demokrasi Partisi'nde Merkez
Karar ve Yürütme Kurulu üyeliginde bulunan Genç,
Paris Uluslararasi Amme Enstitüsü Sertifikasi sahibi. Fransa'ya
karsi ilgisi sebebiyle eserlerinden birisini de bu ülkenin yargi
sistemiyle baglantili olarak kaleme almis; Fransa'da Idari Yargida Yürütmenin
Durdurulmasi Kararlari. Öteki bazi eserleri ise söyle; Mali
Yargilama Usulü ve Uyusmazliklarina Iliskin Danistay Kararlari, Kamu
Gücünün Kullanilmasi(tez).
Birlesen yollar...
Genç'in pervasizligi ve ulu orta konusmalari kendisini partisinden
ayrilmak zorunda birakti. Deniz Baykal'la sik sik yetkili organlarda tartisir,
Baykal ve ekibini 'hizipçilikle' suçlardi. Deniz Baykal'a
karsiydi ama, 1989'da Daniella Mitterand'in baskani oldugu Fransa Özgürlük
Vakfi ve Kendal Nezan'in baskanligini sürdürdügü Paris
Kürt Enstitüsü tarafindan 14-15 Ekim tarihlerinde düzenlenen
'Kürtler, Insan Haklari ve Kültürel Kimlik' konferansina
Genel Baskani Prof. Erdal Inönü'nün yasak koymasina karsilik,
partisinden Cumhur Keskin, Salih Sümer, Mehmet Ali Eren'le birlikte
katildi. Kaderin bir cilvesi belki; bu isimlerden Salih Sümer'le
birlikte simdi ayni partide politika yapiyor, Kamer Genç. Ne SHP'de
ne de DYP'de iken partisinin koalisyon ortagi oldugu dönemlerde genel
baskanlari ona bakanlik koltugu vermediler fakat SHP'de iken bir dönem
ekonomiden sorumlu 'gölge devlet bakanligi' yapti.
Tam bir tartisma ustasi
Kamer Genç'in en ünlü yönlerinden ikisi de süphesiz
attigi laflar ve kazandigi/kaybettigi tazminatlar oldu. Ayni zamanda Meclis'te
hemen her dönem sordugu sözlü ve yazili soru önergeleriyle
de dikkatleri üzerinde toplayan Genç, bir dönem kendisine
'Yedigin haltlar bini asti' diyen ANAP'li Murat Batur'dan 5 milyon TL
tazminat kazandi. 3 ay sonra ise 'terbiyesiz' dedigi için bu kez
Batur'a yine 5 milyon TL tazminat ödemeye mahkum oldu. Yani elde
var sifir. 1989'da, Türkiye'nin eski cumhurbaskanlarindan rahmetli
Turgut Özal basbakanken 'Özal, Nirvana Yatinda isadamlarindan
rüsvet aliyor' sözlerinden dolayi 2.5 milyon tazminat ödemeye
mahkum edildi. Kamer Genç, çesitli dönemlerde Turgut
Özal'a yüklü miktarlarda tazminat ödedi. Hatta bir
dönem TBMM'de milletvekilleri arasinda 'tazminat ödeme sampiyonu'
bile oldu.
Attigi laflariyla da ünlendi Kamer Genç. Iste birkaç
örnek: Günes Taner'e: Bakan degil hamal bile olamaz. Yilmaz
Hocaoglu'na: Kafani keserim. Adnan Kahveci'ye: Bir bakanlik odacisi kadar
maliye biliyor. Deniz Baykal'a: Tabanini kaybeden milletvekilleri partiyi
karistiriyor. Turgut Özal'a: Çankaya ormanlari içinde
oturan zat. Ortaya: Türkiye'nin bir bölümünde fasizm,
bir bölümünde çeyrek demokrasi var.
1989'da ANAP'li Alparslan Pehlivanli Meclis Genel Kurulu'nda Kamer Genç'e
çanta, Genç ise önündeki su dolu bardagi rahmetli
Pehlivanli'ya firlatmisti. Ancak ayni muamele yillar sonra Genç'in
basina geldi. Meclis Genel Kurulu'nda bir konusmasi sirasinda, milletvekilligi
halen tartisilan Merve Kavakçi'nin dayisi olan, milletvekilleri
arasinda munisligiyle taninan Aksaray Milletvekili Zeki Ünal kürsüde
konusurken, Meclisi yöneten Kamer Genç'in yüzüne
su dolu bardagi firlativerdi. Etme, bulma dünyasi...
Kamer Genç, cumhurbaskanligina aday olur ya da olmaz. Partisi
aday gösterir veya göstermez. Olursa kazanir veya kaybeder.
Bunlar Genç için o kadar da önemli seyler degil. Önemli
olan Genç'in her dönem gündemde olmasi ve Tunceli'yi
bir sekilde gündeme tasimak. Haksizliklara boyun egememek. Bir bakima
DYP'nin çagdas Robin Hood'u o.
www.aksiyon.com.tr
Basin Sayfalari
1 | 2 | 3
|